18.10.2011

Hüsrev, Ankara


İlk ortaya çıkışları ve ünleri kuru fasulyedeki mahareti sayesindedir Hüsrev’in. Kendi sloganlarını verecek olursak “Dünyada Kuru Fasulyenin Efendisi” ler. Son yıllarda politikacıların ayaklarının çekmeleri ile eski popülaritesinden biraz uzaklaştı Hüsrev. Fakat burada bir durmak lazım, çünkü bu durum tamamıyla işin doğası gereği olan ve yemek-hizmet kalitesindeki herhangi bir düşüşe bağlı olmayan bir durum. Hüsrev yine aynı Hüsrev. Bilmeyenler için mekanın yerini tarif edecek olursak Osmanlı Caddesinde, arabanızla Çetin Emeç Bulvarından Türkocağı Caddesine döndükten sonra bu kavşaktaki trafik lambalarına 1 dersek 4. lambalardan sola doğru giriyorsunuz ve biraz ilerledikten sonra karşınıza çıkan ilk trafik lambasında hemen sağınızda Hüsrev lokantasını görüyorsunuz.
Yazımızın damağımızı ilgilendiren kısmına gelecek olursak Hüsrev kuru fasulye ile isim yapmış bir mekan. Olay ikinci kuşak fahri Hüsrev’in bir Erzurum seyahatinde ispir fasulyesindeki lezzeti keşfetmesi ve bunu baba memleketi Çayeli’ne taşıması ile başlar. Ünü kısa bir sürede yayılır Hüsrev’in pişirdiği fasulyenin. Sonrasında yazımızda bahsi geçen Ankara Hüsrev Lokantası 2000 yılında hizmet vermeye başlar. Gerçekten de kuru fasulye – pilav denilince birçoklarının burun kıvırdığı, işyerlerinde çıktığında bile insanların dışarıda yemeğe gittikleri bir mönü akla gelebilmektedir. Fakat Hüsrev’deki kuru fasulye gerçekten başka. Bir defa daha aşçı maharetini ortaya koymazdan önce bile daha iri ve daha leziz bir fasulyeden bahsettiğimizi hatırlatalım. Bir de hünerli eller devreye girince ortaya enfes bir yemek çıkıyor. Taneleri iri, suyu az, nefis tereyağını damağınızda hissettiren ve insanı her ne hikmetse çok çabuk doymaya sevk eden bir yemek. Tabii ki yanında pilavınız olacak. Orijinal bir içecek isteyenler için de Hüsrev’in kendi yaptıkları Yörük ayranı yanında çok güzel gider. Başlangıç içinse kara lahana sarmasını deneyebilirsiniz.
Her ne kadar ismini kuru fasulyeye borçlu olsa da Hüsrev mönüsündeki diğer sunumlarına da oldukça hakim. Örneğin köfte ızgaraları gerçekten çok güzel, gerek kullandıkları et gerekse pişirme teknikleri köfte olayına da uzak olmadıklarının kanıtı. Tüm bunların üzerine yiyeceğiniz bir üzeri bol fındık taneleriyle kaplı tel kadayıf ise aldığınız onca kaloriye “ama değdi be yaa!” dedirtiyor. Eğer kalorisi biraz daha az olsun derseniz yine iddialı bir fırın sütlaç tadabilirsiniz.
Bunun haricinde Hüsrev’de bulabilecekleriniz arasında karışık ızgara, kavurma, kuzu haşlama, güveç, zeytinyağlı taze fasulye-pırasa-enginar-bamya, patlıcan kızartma, mücver, piyaz gibi seçenekler mevcut. Mekanın açık alan kısmı da mevcut fakat şu soğuk Ankara günlerinde pek önermiyorum. Önünde otoparkı var, araç sayısı az olsa da bulunduğu lokasyonda aracınızı çevrede par edebileceğiniz uygun alanlar var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder