1.12.2011

konuşu-yorum: Türk Futbolunun Semih’lere, Burak’lara değil Umut’lara, Mehmet’lere, Arda’lara ihtiyacı var..

Galatasaray’ın 2000 yılında yaşattığı UEFA kupası sevinci, hemen sonrasında Galatasaray’ı bu zafere taşıyan Hagi’nin önderliğindeki Türk futbolculardan kurulu milli takımın Dünya 3. lüğü başarısından sonra futbolumuzun giderek zayıfladığını, diğer ülkelerin gelişen futboluna ayak uydurmakta zorlandığını sanırım hepimiz kabul ediyoruzdur. Hemen itiraz edenler olacaktır, 2008 Avrupa Şampiyonası’ndaki 3. lüğümüz ne peki diye. Orada gerçekten bir Türk mucizesi yaşandı bence. Hatırlayın gruptan bile kolay çıkamadıktan sonra son dakika golleri ile, geriden gelmelerle yarı finale kadar gidebildik. Şimdi şöyle bir düşünelim, bu bir turnuva değil de yine aynı takımların oluşturduğu bir lig usulü derecelendirme olsaydı bırakın 3. lüğü, 8. bile olamazdık. Tabi ki turnuvaların kendine has ayrı bir durumu vardır ve turnuva takımı olabilmekte yapılası çok kolay bir iş değildir. Misal turnuva takımına en iyi örnek Almanya’dır. Eleştirilirler, kötülenirler ama bir de bakmışsınız ki yarı finaldeler, finaldeler. Ne kadar kötüleseler de aynı Almanya için hiç kimse lig-turnuva karşılaştırmasında şaşılacak derecede bir başarı farkını beklemez.
Bilmiyorum aynı gözlemi sizler de yapıyor musunuz, Türk milli takımı ve kulüp takımlarımızın maçlarını izlerken futbolumuzun giderek zekadan da yoksun oynamaya başladığımız bir oyun haline döndüğünü görüyorum. 20-30 yıl öncesinin Türkiye futbolundaki gibi topu tehlikeli alandan uzaklaştırmak için hiç hesapsız ileri doğru dan dun vurulan topların bugünün Türkiye futbolunda yeniden ortaya çıktığını görüyoruz. Giderek soğukkanlılığını kaybeden ve kendine güvensiz futbolcuların sahada yer almaya başlamalarını izlemek gerçekten üzücü.
Konu başlığımıza gelecek olursak neden bu isimleri kullandığımı ve ne söylemek istediğim açıklamaya çalışayım. Semih Şentürk ismini kullandım çünkü yakın zaman öncesinde hem Fenerbahçe’de hem de milli takımımızda yıldızlaşmış ve herkes Semih neden ilk 11 oyuncusu değil de, Kezman, Guiza gibi büyük başarısızlıklara imza atmış oyuncuların bile yedeği diye sorgularken, Semih hiç bir rahatsızlık belirtisi göstermiyordu. Bütün Türkiye Semih’in yeteneğine ve zaten çok uzun olmayan genç futbolculuk yıllarına acır durumda ve Semih’in kesinlikle bir Avrupa kulübüne transfer olması gerektiğini savunurken Semih ara ara basına yansıyan açıklamalarında “Fenerbahçe’de mutlu olduğunu ve bir yere gitmek düşüncesinin olmadığını vurguluyordu.”
Geçen yıl yıldızı parlayan ve istikrarlı başarısını bu yılda devam ettiren Burak Yılmaz ise geçenlerde bir açıklama yapmış. “Eğer gideceksem Barcelona, Real Madrid ya da M. United gibi bir takıma gitmek isterim” diye. Maalesef şu an yerli golcü olarak en iyilerimizden biri de olsa, Burak’ın bahsi geçen bu takımlara transfer olması, olsa bile bu takımlarda forma giyebilmesi pek mümkün değil. Yani Burak bir anlamda hiç bir yere gitme niyetinde değilim diyor. Çünkü profesyonel bir futbolcu olarak bu gerçeği o bizden çok daha iyi biliyor.
Aynı davranışa sahip bu gibi isimlerin sayısını hiç de zor değil. Bense Türk futbolunun daha iyi yerlere gelebilmesinin (bu şu anki kötü futbolumuz için değil, en iyi olduğumuzda da geçerli olan bir düşüncemdi) Avrupa liglerine yapacağımız futbolcu ihracı ile gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Çünkü ancak bu şekilde gidenlerin yerlerine yenilerini koyma mecburiyetimiz bizi zorunlu bir motivasyona itecek, alt yapıda yer alan oyuncular için ise çok daha genç yaşlarda A takım formasına kavuşabilmek mümkün olacak, zamanla Dünya ve Avrupa basınının konuştuğu Türk futbolcuların arasında bir gün yer alabilmek çocuklarımızın hayalini süsleyecektir. Eğer bunu bir süreklilik haline getirebilirsek (çünkü UEFA başarısından sonra Hakan, Emre, Okan gitmişler fakat arkası gelmemişti) işte o zaman “70 milyonluk ülkeden çok iyi bir takım çıkaramıyoruz” klişesinin yerine Avrupa takımlarında top koşturan oyunculardan kurulu bir kaç tane çok iyi takım çıkarabilecek duruma geleceğiz. Bence hiç bir zaman eksik olmasınlar ve ülkelerinin formasını giymeye devam etsinler, şu anda bile milli takımımızı ayakta tutabilecek oyuncuların önemli bir kısmı başta Almanya olmak üzere Avrupa’da yaşayan gurbetçilerimizin çocukları. Böyle bir avantajı hep çok iyi kullanalım fakat şunu da hiç bir zaman unutmayalım ki, onların bu denli iyi futbolcu olmalarında bizim hiç bir emeğimiz olmadı.
İşte bu nedenle, Burak’ın aksine Touluse’a giden Umut Bulut, illa da Real olsun diye tutturmayan ve Atletico Madrid ile La liga oynayan Arda, Valencia gibi yine bu ligin en iyilerinden birinde kendini ispat eden Mehmet Topal, Rusya’da (Avrupa liglerinin gerisinde olsa da bizden çok daha başarılılar) kendilerini ispat eden Gökdeniz ve Fatih Tekke hatta başkan değişikliği ile hayalleri yarım kalan ve son anda Marsilya transferi engellenen Servet (ve daha bir çok isim) gibi oyuncuların zihniyetinde oyunculara ihtiyacımız var. Türk futbolunun gelişimine katkı sağlayacak en önemli işlem maddelerinden bir tanesi de oyuncularımızı bu yönde destekleyecek medya ve kamuoyu bilinci geliştirmek olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder