24.01.2012

konuşu-yorum: Türk Basketbolunu İleriye Taşımak


Benim yaşımdakiler, benden öncekiler, benden sonrakiler ve hatta şimdiki çocuklar olarak büyük çoğunluğumuz futbol topunun peşinde koştuk. “Maç yapalım mı” sorusunu bile doğrudan futbola yorduk. Oysa ülkedeki çocukların ilk sıradaki spor trendini basketbol yapmayı bir başarabilsek, bu ülkeden çok yetenekli basketbolcular çıkacaktır. Düşünün mesela, son yıllarda özellikle Almanya’da yetişmiş genç futbolcuların hangi ülke milli takım formasını seçecekleri bir numaralı spor haberimiz ve büyük bir tartışma konusu. Ve şu bir gerçek ki Almanya’da futbolu öğrenmiş Türk gençler Türkiye’dekilerden çok daha üst düzey. Bakın daha yetenekli demiyorum, böylesi de zaten saçma olurdu. Biraz futbolun oyun doğası, biraz basketbola göre gerçekçi oyun sahası bulmanın zorluğu, maalesef bir Alman ile karşılaştırıldığında “neredeyse disiplinsi oluşumuz” falan derken böyle bir sonuç çıkıyor. Oysa böyle bir durumun basketbolda gerçekleşmesi bence neredeyse imkansız. Zaten böyle bir örnek de yok. Yeteneği olan ve bu sporu yapmaktan keyif alan Türkler kendilerini basketbol konusunda yeterince kanıtladılar. Madem Almanya’dan örnek verdik devam edelim. Dirk Nowitzki gibi adı büyük harflerle NBA tarihine yazılacak bir basketbolcu Almanya’dan çıktı fakat bizim NBA’deki oyuncu sayımız Almanya’dan yüksek. Hatta bu konuda bizden yüksek bir tek Fransa var ki onlar da Afrika kökenli oyuncuları sayesinde.
NBA deki Türk oyuncuların karnesine bakacak olursak ilk olarak Mirsad Türkcan’ı göndermiştik NBA’e. Gerçi bu yazıda Mirsad ve Ersan’ın dahili konusunda biraz kafa karışıklığı yaşadım fakat her ikisi de çok genç yaşlarda Türkiye’ye geldikleri ve milli formayı da büyük bir özveri ile terlettikleri için onları yabancı olarak kabul etmek bence anlamsız. Mirsad NBA’de istediklerini yapamasa da bu ligde forma giyen ilk Türk basketbolcu olarak tarih sayfasında yerini aldı. Ardından Hidayet çok genç bir yaşta NBA’e gitti ve şu anda 11. yılını yaşıyor. Bu gerçekten önemli bir zaman. İlerleyen yaşına rağmen bu senenin all star kadrosunda kendisine yer bulup bulamayacağını konuşuyoruz. Ve daha 2 yıl önce en çok gelişme kaydeden oyuncu seçildiğinde de normalde ilk yıllarını geçiren genç oyuncuların aldığı bu ödüle 8 yılı geride bıraktıktan sonra ulaşması ödülü daha bir anlamlı kılıyordu. Şu ana kadar farklı takımlarla çıktığı tüm maçlarda 12.1 sayı, 4.3 ribaunt ve 3 asist ortalamaları gayet güzel rakamlar.
Sonrasında Mehmet Okur NBA salonlarının tozunu yuttu ki hem de çok önemli ilklere imza atarak. Bir çok büyük oyuncunun dahi takması nasip olmayan şampiyonluk yüzüğünü Detroit ile yaşadığı şampiyonluk sonrası parmağına geçirdi Memo. Sonra yine bir zoru başararak All Star seçilen Memo, gelmiş geçmiş en iyi basketbolculardan Shaq ile birlikte oyun kurucuları canlandırdıkları komedi ile de hiç unutulmayacak. Sakatlık sonrası eksi günlerini arar olsa da Memo şu anda bile NBA de büyük bir başarıya imza atmış durumda. Kariyer ortalamaları 13.5 sayı, 7 ribaunt ve 1.7 asist.
Bana sorarsanız çok özel yeteneğini NBA için bir türlü istikrarlı hale getiremeyen Ersan, kendisinin istemesi durumunda daha çok uzun yıllar NBA sahnesinde boy gösterecektir. Bu sezon kariyer ortalamasının çok az da olsa üzerinde seyretmekte. 8.7 sayı, 5.3 ribaunt ve 0.9 asist.
Kendilerini daha çok hazırlama şansı yakalayarak NBA de oynamaya başlayan Semih ve Ömer’de ilk yıllarına rağmen gayet başarılı bir grafik çiziyorlar. Daha az süre ile oynadıkları için istatistikleri de düşük fakat ben biraz daha tecrübe kazandıklarında çok daha uzun sürelerle oynayacaklarına inanıyorum.
Ve son olarak 3. sıradan seçilerek ayrı bir başarıya imza atan Enes. Otoriteler tarafından 10 yıl sonranın NBA yıldızları arasında da gösterilen Enes’in daha uzun süreler alması gerektiğini düşünüyorum. Amerika’da kolej okuyarak aslında Amerikan basketboluna çok daha önceden alışan Enes bunu bir fırsat olarak kullanabilmeli. Uzun süren oynanama dönemini yavaş yavaş geride bırakıyor ve eğer ileride büyük bir yıldız olacaksa şimdiden onun tecrübeli oyuncuları zorlamasını da izletmeli bizlere. Çaylak sezonunu geçiren Enes 4.7 sayı ve 5.1 ribaunt ortalamalarına sahip. Israrla vurguladığım süre istatistiği ise maç başına 13.9 dakika. Memo’nun Utah’da en azından 1 yıl daha kalması Enes için çok önemli bir şans olabilirdi.
Tabloya şöyle bir baktığımızda basketbol sporunda çok üst düzey oyuncular çıkarabildiğimizi görüyoruz. Hidayet ya da Memo’nun NBA de yakaladığı başarınınsa yanına dahi yaklaşabilecek tek bir Türk futbolcu yok. Bugünün Real Madrid’inde forma giyen 3 Türk oyuncuda Almanya doğumlu ve futbolu oranın imkanlarında öğrenmişler. Yere göğe sığdıramadığımız Arda için bile “Mesut Real için neyse Arda’da Atletico için odur“ diyemeyiz. Bir kez daha söylüyorum ki basketbolu Türk spor kamuoyunun kalbi yapabilirsek (gazetedeki ayrılan sayfa sayısından, TV deki programına kadar her şeyiyle) çok daha fazla sayıda üst düzey oyuncumuz ve korkulacak seviyede bir milli takımımız, kulüp takımlarımız olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder